top of page
haziran1981.jpg

Babama bir mektup yazmıştım...

Sanırım 5 yaÅŸlarındaydım..Aydın’ı kuzeyden çevreleyen daÄŸlarla oturduÄŸumuz SSK lojmanının arasındaki 10-15 metrelik açıklıkta oynuyordum, nam-ı diÄŸer beÅŸinci apartmanın bahçesinde. GüneÅŸin ışığıyla masmavi parlayan bir oyuncak topla göründün dördüncü apartmanın köÅŸesinden, eve doÄŸru geliyordun. Öyle güzel ışıldıyordu ki o top…sana öyle bir koÅŸtum ki..6 yaÅŸ 100 metre rekorunu kırmışımdır kesin..o masmavi topu hiç unutmadım..hiç unutmayacağım..
O metalik yeÅŸili murat 124’ümüzü de hiç unutmayacağım. Eve yaklasmakta oldugunuzu öÄŸrenir öÄŸrenmez pencereye koÅŸtum, önüne bir sandalye koyup üzerine çıktım, sizi beklemeye baÅŸladım. Uzaktan bir araba sesi duydum, heyecanlandım, görünmenizle sandalyeden atlayıp merdivenleri 3er 5er indim..gısgıcır bir 124 çoktan evin önüne yanaÅŸmıştı… Arka tekerlerinin üzerindeki çamurluklarıyla, açık yeÅŸil metalik rengiyle ne fiyakalı bir ‘hacı’ murattı o. Hiç unutmadım… Dayım, sen, rahmetli Rıza amcam birlikte geldiniz arabayla, Rıza amcam kullanıyordu arabayı. Araba kullanmasını da beraber öÄŸrendik aslında. Sen deneme sürüÅŸleri yaparken bana da öÄŸrettin. El freni çekili ve vites boÅŸta iken kontağı çevir, arabayı çalıştır, debriyaja bas, birinci vitese tak, ayağını debriyajdan çekerken yavaÅŸ yavaÅŸ gaz ver… Ve iÅŸte hareket ediyoruz. Daima ileri bak derdin, saÄŸa sola aÅŸağıya bakma derdin… Hep öyle yapmaya çalıştım… Åžoför koltuÄŸuna minder koyup da bana direksiyona geç dedin ya… Heyecandan ölecektim… Dediklerini aynen uyguladım… ilk deneme pek iyi deÄŸildi. Sonra hareket edince daha bir heyecan… Ä°kinci vitese bile taktırdın; ’aynı anda gazdan çek ve debriyaja basarak vitesi 2’ye at’…
Åžu anda kışladayım, koÄŸuÅŸta yatağımda. Ä°çerisi biraz karanlık olsa da loÅŸ ışık bu satırları yazmama yetiyor. Annemle Gülçin geldiler dün sabah. Beni kışladan aldılar, cumartesi pazarı beraber geçirdik. Harika bir hafta sonuydu. Ne çok özlemiÅŸim onları. Seni daha çok özledim, hepimiz çok özledik..keÅŸke sen de bizle beraber olsaydın..asker oÄŸlunu gelip kışlasında görseydin, yemin töreninde ‘oÄŸlum’ deyip sarılsaydın bana, kucaklaÅŸsaydık. Daha paylaÅŸacak, konuÅŸacak, yapacak çok ÅŸeyimiz vardı babacım. Sorumlusunun ben olduÄŸumu biliyorum, affet…uzaklardaydım hep..
Telefonun hala çalıyor…Dün annem ve Gülçinle otururken birisi aradı, Amasya’dan..Seni duymuÅŸlar, emeklilikleri hakkında sana danışmak istemiÅŸler. Yurtdışından, Aydın’ın köy veya kasabalarından hala arıyorlar, ne ÅŸekilde emekli olabileceklerini öÄŸrenmek için seninle konuÅŸmak istiyorlar… Acı haberi verince de sanki seni tanıyormuÅŸçasına üzülüyorlar, ‘çok methetmiÅŸlerdi Mehmet Bey’i, başınız saÄŸ olsun’ diyorlar. Aydın’ın tüm kazalarına yayılmış namın baba. Herhangi bir karşılık beklemeksizin köylülere ve hali vakti yerinde olmayanlara emekli olabilmelerine yönelik yardımcı olman, karşılığında para yerine bahçelerinde ne yetiÅŸtiriyorlarsa getirmeleri unutulacak gibi deÄŸil. “Allah razı olsun Mehmet Bey” demeleri yetiyordu sana… Hele bir köy var ki, hangisi oldugunu biliyorsun, neredeyse tamamını sen emekli etmiÅŸsin. Diyorlar ki baban sayesinde emekli maaşımızı alıyoruz, geçinip gidiyoruz, Allah ondan razı olsun.
Siyah beyaz televizyonumuz vardı, Telefunken marka. Sen bir gün renkli televizyonla çıkageldin..galiba bir iki komÅŸumuzda vardı da ben bazen akÅŸamları onlara giderdim renkli televizyon izlemeye, veya bir komÅŸuya misafirliÄŸe gidelim dediÄŸinizde renkli televizyonu olana gidelim diye sıkıştırırdım…Åžimdi bizim de bir renkli televizyonumuz vardı, en yenisinden en son model, Vestel Diamond. Reklâmlarında Emel Sayın oynardı. Kurduk televizyonu, açtık, ÅŸirinler vardı TRT1’de..ilk ÅŸirinleri izledik renkli televizyonumuzda…
Ne eÄŸlenceli ve iyi komÅŸularımız vardı. Sık sık birbirlerine oturmaya giderlerdi akÅŸamları..siz de bir komÅŸuya gideceÄŸiniz zaman beni birkaç saat önceden gönderirdiniz ‘evdeler mi müsaitler mi?’ diye sormaya.
MisafirliÄŸe gidenler çok güzel ağırlanırdı… Kolonya, ÅŸeker, ‘ne yazık ki!’ sigara, çay, kahve, taptaze ev yapımı kurabiyeler, peynirli kıymalı poÄŸaçalar, meyve… Ev sahibiyle misafir ‘yiyeceksin – yiyemeyeceÄŸim çok yedim dokunuyor’ kavgası yaparlardı hep. Kahveler genelde orta içilirdi. Ben en fazla 2 bardak çay içerdim zira nezaketen fazla içmemen daha güzel olur derdi annem hep. Kolonya dağıtırlarken herkesin avucuna döküp sıra bana geldiÄŸinde kafama dökmelerine kıl olurdum da sesimi çıkartmazdım. Nevin teyzeler, Nazire nineler, Gül babaanneler, sanki öz teyzemiz ninemizdi bizler için.
Bir gün annemle eve döndüÄŸümüzde sehpanın üzerinde kırmızı bir telefon duruyordu, çevirmeli modelinden…telefonlar çıkar çıkmaz sen de bir telefon baÅŸvurusu yapmıştın..numarası 7655..
Her gün milliyet gazetesi alırdın baba..ben hergün alamadım ama nerdeyse hergün internetten takip ediyorum….o zamanlar milliyet ansiklopediler verirdi..30 kupona..evimiz ansiklopedi dolup taÅŸmıştı..büyük geliÅŸim ansiklopedisi, büyük larousse, meydan larousse ve daha baÅŸka neler neler..Mekanın cennet olsun, daha küçücükken dünyayı evimize sen getirdin…Ä°lkokula baÅŸladığım günü hatırlıyorum..zafer ilkokulu..bana en güzel kalemleri defterleri çantayı aldın..köÅŸeli, kutu gibi olan çantalardan, ne çok sevmiÅŸtim o çantayı.
Okul dönüÅŸleri önce ödevlerimi yapardım..balkona minder koyar, hem dışarıyı izler hem de ders çalışırdım. Anadolu lisesini de senin sayende kazandım..sabahleyin iÅŸe giderken bana bir kağıt bırakırdın, üzerinde 5 10 tane soru..oÄŸlum bunları çöz akÅŸam beraber bakarız derdin..öyle de yaptık. Beni dersaneye de gönderdin sınavdan önce. Aydın Anadolu lisesindeki ilk günün sonunu hatırlıyorum..iÅŸyerin SSK bölge müdürlüÄŸü okul yolu üzerindeydi..servisten indim senin iÅŸyerinin önünden geçerken, masan birinci katta hemen camın yanındaydı, dışarıdan görürdüm seni masanda çalışırken..normalde hemen koÅŸarak yanına çıkardım, iÅŸ arkadaÅŸların ‘oo küçük madak hoÅŸ geldin’ diye karşılarlardı beni ama o gün sana el salladım ‘aÅŸağıya gel’ diye iÅŸaret ettim. Sen gelir gelmez gözyaÅŸlarımı salıverdiÄŸimi hatırlıyorım…Zira okulun ilk gününü herkes gibi tek bir kelime anlamadan geçirmiÅŸtim. Ä°lk gün olmasına karşın öÄŸretmenler Ä°ngilizce konuÅŸmaktan taviz vermemiÅŸ, tüm sınıf gibi ben de boÅŸ boÅŸ bakmıştım tüm gün…Anadolu Lisesi ve ilk yıl Ä°ngilizce hazırlık ya..tavizsiz sıkı bir baÅŸlangıç yapmış öÄŸretmenler…iyi ki de öyle yapmışlar, sonradan anladık ne yapmaya çalıştıklarını…
Dördüncü apartmandaki Zehra ananemin rahmetli Mustafa Dedeye ‘gel bizim Mehmeti everelim’ demesiyle baÅŸlamış annemle hikayeniz. Ne iyi etmiÅŸ Zehra anane.
Saat 2’yi geçmiÅŸ baba..yukarıdakiler film izler gibi gözümün önünden geçerken uyuyamadım iÅŸte. Artık ‘bitti’yi görsem ve uyusam iyi olacak, malum sabah erkenden içtima… Annemle Gülçin ÅŸu anda trendeler, Aydın’a doÄŸru yol alıyorlar..sabah erkenden varacaklar Aydın’a…

bottom of page